OSMANLI'DA RAMAZAN KÜLTÜRÜ

                                               OSMANLI’DA RAMAZAN KÜLTÜRÜ

 Büyüklerimizden hep duyarız ya Şu cümleyi ‘’Nerde o eski Ramazanlar’’ evet büyüklerimizi bahsettiği eski ramazan anlayışı Osmanlı’nın yaşamış olduğu ramazan Geleneklerindendi nitekim bu gelenekler çok değil 40-50 Yıl öncesine kadar devam ediyordu.Peki Nasıldı Osmanlıda Ramazan geleneği
11 ayın Sultanı olan Ramazanın gelmesini beklemek çok sevilen bir dostun gelişini beklemek gibi karşılanırdı. Ramazan gelmeden önce çarşı ve pazarlarda yoğun bir hareketlilik yaşanır herkes kilerlerini doldururdu.hatta bir seyyah ramazan ayında istanbul' denk gelince herkesin  bu kadar malzeme alarak evlerine getirdiğini görünce savaş çıkacağını zannetmekteydi Bayram sabah olurcasına sokaklar ve evler temizlenir herkes  hem madden hem manen hazırlanırdı.Fıkhi olarak ramzan ayının başlaması ayın hilal şeklini alması ile Şeyhülislamların fetvası doğrultusun başlamaktaydı.
Ramazan ayında herkes ibadet ile meşkul olur akşamları ise bir başka eğlence dünyası oluşurdu eğlenceden kastım bugün ki manada belediyelerin düzenlemiş olduğu Müzikli şekilde Ramazan geleneğine aykırı şekilde değildi tabiki.



                                                                                                                                  
HUZUR DERSLERİ
Osmanlıda asırlarca devam eden bir gelenek vardı huzur dersleri Ramazan-ı Şerif ayında padişahların huzurunda yapılan bu dersler önemli yer tutardı III.Mustafa dönemimde başlamaktaydı bu derslerde kuranı kerim’den ayetler okunur Müderrisler eşliğinde dersler işlenerek manevi bir haz yakalanırdı Ramazanın 1.günü başlar ve 8.günü sona ererdi Osmanlı sarayında Ramazan gelenekleride ayrı bir yer tuttardı makbak-ı amire (mutfak)’da hummalı şekilde çalışmaları olur sultana en leziz sofralar hazırlanırdı.Yavuz sultan selim’in Mısırı feth etmesiyle beraber Payitaht’a getirilen kutsal emanetler Ramazan ayında sergilenir tüm Osmanlı halkının görmesi sağlanırdı.Özellikle Peygamber efendimizin hırkaları Topkapı sarayı ve bugün fatih semtinde halendaha Ramazan aylarında sergilenen hırka teravih namazlarında halkın yoğun ilgisiyle beraber sergilenirdi.Sultan I.Ahmet’in Peygamber efendimizin kutsal sakal-ı Şerifini herkes görsün diye Anadolunun Çeşitli vilayetlerine gönderdiğini bilmekteyiz.





DİŞ KİRASI

Osmanlılar öyle nazif öyle düşünceli bir medeniyetti ki iftar saatinde evlerin sokak kapısı açık kalır ve  evlerine sokaktan geçen herhangi bir kimsenin evlerine misafir olarak iftar yapmalarına vesile olurdu yemekler yenir meşhur Osmanlı şerbetleri ikram edilir ve en sonunda ev sahibi misafire ‘’Diş kirası’’ denilen kese içerinde bir miktar para verirdi İlk olarak Fatih döneminde sadrazam mahmut paşa tarafından başlatılan bu gelenek asırlar boyunca devam etmiştir.anlamı ise evimize geldin soframızı bereketlendirerek yemeklerimizden yedin ve bize sevap kazandırdın demekti,Ancak bunun yanında asıl olan fakirleri Ramazan ayında biraz olsun sevindirmekti,Sultan Abdülaziz Dönemi ile alakalı bir anı mevcuttur.Bugün İstanbul Edebiyat fakültesi binası olan yer zamanında Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın kızı Zeynep Hanım ve ve Sadrazaman kamil Paşanın evleriydi birgün padişah Kamil paşaların evine iftar’a gitmiştir.yemekler yendikten adet olarak diş kirasi verilmesine sıra gelmiş Kamil paşa gümüş bir tepsi içerisinde evin tapusunu Sultan Abdulaziz’e vermiş.Sultan ilk başta Şasırmış ve tapuyu alarak ‘’Diş kiranı kabul ettim nazık hadiyen için teşekkür ediyorum’’ diyerek tekrardan geri vermiştir.





CERRE ÇIKMAK VE RAMAZAN GÜNDÜZLERİ

Gerek medrese, gerek ise mektep eğitimine Osmanlılar zamanında oldukça önem verilmişti 3 aylar ise bu medreselerin tatili demekti Tatildi ancak öğrencilere değil tabiki medresede yetişen öğrenciler izne ayrılıyor ve Anadolu’nun çeşitli vilayetlerine giderek orada dersler verirlerdi.ve halkın ilim irşad noktasında bilgilenmelerine  vesile olurdu Halkın bu öğrencilere vermiş olduğu gönül yardımlarına ise ‘’cerr’’ denilirdi.
Peki Osmanlı halkı ramazan gündüzlerini medresede okuyan gençlerin eğitimi dışında nasıl geçerdi Tabi Erkekler genelde kıraathanede vakit geçirirdi bilindiği üzre ‘’Kıraat’’ okumak demekti vakitlerini Osmanlı Halkı buralarda İftarada kadar olan vakiti okuyarak geçirirdi.Ramazan ayı hem ibadet hemde ilmi noktada kendini geliştirmek demekti.Hanımlarda ise aynı durum söz konusuydu bugün halendaha devam eden mukabele geleneği o dönemde mahallerde yapılmaktaydı.İftar Öncesi hanımlar hergün bir komşunun evinde toplanarak kurandan bir cüz okuyarak 30 Gün boyunca Kuran-ı Kerimi hatmederlerdi.

Ramazan gündüzlerinde sergiler Cami çıkışlarında sergiler açılmaktaydı burada’da yine aynı şekilde durumu iyi olan kişiler muhtaç olan kişilere bu sergide yardım ederdi.

Sultan III.selim birgün camgöz salih efendi diye bir zaad’ın evine iftar’a gider güzel sohbetler teravih namazı derken,III.selim Camgöz salih efendinin sohbetini çok beğenince ona ‘sarayın yakınına taşınarak sürekli istifade etmesini istemiş Salih efendi o dönemde mahallede fakirlere yardım eden biriymiş sultan’a ‘’ Sultanım sizler yine bizleri ziyarete gelin ancak bu mahallediki halk bende yardım diler’’ diyerek teklifini kabul etmemiş.Saray halkı saray’a yakın olan evlere sürekli yardımlarda bulunurdu.




MAHYACILIK VE RAMAZAN AKŞAMLARI

Ramazan deyince akla gelenlerden biride ‘’Mahya’’ idi Osmanlıda tarihi 16.yy kadar dayanmaktadır. İstanbul'da yaygın olan bu gelenek daha sonra diğer Anadolu şehirlerinde yayılmaktaydı iki minareli camilerde asılan mahyalar ilk olarak Fatih Camii'si,Beyazıt Camisinde yapılmaktaydı Ramazan ayında insanları ibadete çağıran hadisler ve güzel sözlerde yazılırdı.Çocuklar içinde ayrı bir heyecan olurdu. Mahyalar Akşam ışığında Teravih namazlarına gidilirken bir yıldız gibi gökyüzünde görülmesi Çocukları heycanlandırmaktaydı Osmanlı döneminde Mahyacılık zor bir meslekti,günümüzdeki gibi gibi elektronik ortamlarda yazılmayan Mahyaların hazırlanması asılması ve bayağı uğraş veren bir işti.Mahyaların ışık saçması için içlerine dökülen Kandiller yaklaşık olarak iftar ve teravih arası kadar bir vakitte yanmaktaydı.ve bu kısa vakir içerisinde halk sokaklara çıkarak bu güzelliği görmeye çalışmaktaydı.Mahyalarda genellikle
Ya Gâni, Ya Mabut, Ya Kâfî”, “Ya Şehr-i Ramazan”, “Ya Kerim”, “Allah”, “Bismillah”, “Elhamdülillah” “Merhaba”, “Merhaba Ya Şehr-i Ramazan”, “Gufran Ayı”, ”Safa geldin”,” Elveda” gibi yazılar yazılırdı

İftar açılır.Namazlar kılınır ve Sultan Ahmet meydanında Ramazan eğlenceleri başlardı.Orta oyun,Meddahlık, Hacivat-Karagöz sergilenir Toplanan halk bunları merakla ve heyecanla izlerdi.Cambazlık en dikkat çeken gösterilerin başında gelmekteydi bu Eğlenceler Sahur'a kadar sürmekteydı,Sahur'a kadar Kahveler içilir Çubuklar içilir ve Meşhur yaz aylarında serinlemek için Şerbetler içilmekteydi.

Ramazan biterken Osmanlı halkı üzülür ancak bayramında gelişine sevinirlerdi ve Ramazandan sonra bayram hazırlıkları başlardı.


MEHMET SANCAK
SİVAS 2017



Yorumlar

Popüler Yayınlar