ANADOLU'DA ŞİFAHANELER


                                      ANADOLU'DA ŞİFAHANELER





Medreselerin dinî eğitimle ilgili olduğu kabul edilmektedir. Oysa Türk toplumlarında pozitif bilimlere de geniş ölçüde yer verilmiştir. Pozitif bilimlerle ilgili çok sayıda yazma eserler ile rasathanelerin (gözlemevi) günümüze ulaşan örnekleri bunu doğrulayan deliller olmaktadır. Anadolu Türk devletlerinin sosyal devlet anlayışı içinde önemli bir yer tutan eğitimin ayrıcalıklı bir dalı olarak, insan sağlığı ile ilgili olan tıp eğitimi, hastaya hizmet fikriyle paralel sürdürülmüş ve bu uygulamalar kalıcı şekle dönüştürülmeye çalışılmıştır. Şifahane, bimaristan, maristan, darüssıhha, darülafiye, me’menülistirahe, darüttıb, darülmerza, şifaiyye, bimarhane, tımarhane olarak da adlandırılan darüşşifalar Türk-İslâm vakıf kültürü içerisinde önde gelen sosyal yardım kuruluşlarından birisidir Darüşşifalar Bağlamında Kitabeler, Vakıf Kayıtları ve Tıp Tarihi Açısından Önemleri - Anadolu Selçuklu Darüşşifaları Özelinde Türk kültürü açısından ele alındığında, Selçukluların ortaya koyduğu darüşşifalar, özellikle Anadolu’daki örnekleriyle, çok uzun süreler kuruluş amaçları ile ilgili görevlerini sürdürmüşlerdir. Toplumun sağlık gereksiniminin karşılanması için yapılan bu kuruluşlar, varlıklarını vakıfları ile korumuşlar ve sürdürmüşlerdir. Var olan belgeler diğer İslâm ülkelerinde kurulan darüşşifalarda olduğu gibi, Selçuklu darüşşifalarında da hastaların zengin, fakir, din, dil ve ırk ayrımı yapılmaksızın tedavi edildiklerini ortaya koymaktadır. Bu hastanelerde ilaçlar ve yiyecekler hastalara ücretsiz verilirken, tedavileri de ücretsiz yapılırdı. Selçuklular döneminde Anadolu’da inşa edilmiş olan dârü’ş-şifalardan yalnızca Sivas İzzettin Keykavus Dârü’ş-şifası’nın vakfiyesi günümüze kalmıştır. Darüşşifa adı altında toplanan bu yapıların emin ve güven verici kadrolara sahip, sağlık açısından güvenilecek kuruluşlar olduğunu öğreniyoruz. Bu sağlık kuruluşlarında din, dil ve ırk farkı gözetilmeden halka sağlık hizmeti sunuluyordu. Gene bu kuruluşlarda görevlendirilecek hekimlerin tıp ilmine vâkıf ve cerrahide mahir olması şartı her devirde geçerli olmuştur. Hastalara psikolojik tedavi metodları (müzikle tedavi-) uygulanmış, hatta bu durum vakfiyelerde belirtilmiştir. Sağlık kuruluşlarının önemli diğer bir görevi ise tedaviyi gerçekleştirecek ilaçların buralarda imâl edilmesiydi. Bu ilaçlar Vâkıf'ın koyduğu şartlar çerçevesinde hastaya veriliyordu. Türkiye Selçuklu Devleti’nde  darüşşifalar bilgi ve beceriye sahibi hekim ve sağlık kadrosuna sahiptirler. Halk, hastalık durumlarında bu hekimlere güvenerek rahatça başvurabiliyorlardı. Hastaların ilaçları da buralarda yapılır ve parasız hastalara dağıtılırdı. Bu sağlık müesseselerinin vakıflarından anlaşıldığına göre bu hastanelerde başhekim, hekim, cerrah, kehhal ve eczacı gibi personel çalışmakta olup, Türkiye Selçuklu tebaasından olan herkes bu hizmetlerden yararlanmakta idi Bunun yanında Türkiye Selçuklu Devleti’nin komşu ülkelerle olan ticaretinin canlılığı ve bu canlılık neticesinde ülkede salgın hastalıkların baş göstermesini önlemek devletin aslî vazifesi idi. Hekimler hem harp hem de barış zamanında halkın ihtiyaçları ile ilgilenmek zorundaydılar. İslâm’ın yolundan ayrılmayan Türkiye Selçuklu sultanları hem tebaanın ihtiyaçların karşılamak hem de ülkede ticaret hayatını canlı tutmak için, Anadolu genelinde sağlık kuruluşlarına gerekli önemi vermişlerdir. Selçukluların ticarete gerekli önemi vermeleri sonucu ise kervanlarla ticaret taşımacılığının yapıldığı belli bir yol güzergâhı ortaya çıkmış ve zengin bir yol ağı meydana gelmiştir Selçuklu devlet adamları meydana gelen bu geniş yol ağında ticareti geliştirmek, kolaylaştırmak, cazip hale getirmek, engelleri ortadan kaldırmak ve güvenliği sağlamak için ellerinden geleni yapmışlardır. Türkiye Selçuklu Devleti’nin bu amaçla inşa edilen dârü’ş-şifalar kullanım amacından dolayı çeşitli adlar almıştır. Darüşşifaların varlıklarını koruyup sürdürmeleri için gerekli en önemli koşullardan birisi bu kuruluşların vakıflarıdır. Vakıf-darüşşifa birlikteliği açısından ele alındığında “vakıf” kelime olarak “durdurma, durmasını sağlama, alıkoyma” anlamlarını taşımaktadır Yine “bir hizmetin yerine getirilmesi amacıyla, bir kimsenin belli koşullar ve resmi yollarla parasını ya da mülkünü bağışlaması.” ve “bu yolla bağışlanan mal, mülk, para; bu amaçla oluşturulan kuruluş” anlamlarına gelmektedir.  Darüşşifalar okul, cami, hamam vb. gibi “vakf-ı ale-l ‘âmme”dir Yani kamu yararına yapılan, herkesin yararlanabildiği vakıflardandır. Vakıf kuruluşunun “vâkıf”ı (kurucusu) tarafından belirlenen, o kuruluşun çalışma şeklini, yönetimini, kuruluşun amaç ve hizmetlerini, gelirlerini, giderlerini, kuruluşta çalışanların niteliklerini, alacakları ücretleri açıklayan yazılı belgelere de “vakfiye” (bir vakfın şartlarını bildiren resmi senet) ya da “vakıf-nâme” denir . Bu belgeler vakıf kuruluşlarının yönetmeliği niteliğinde olduğundan, özellikle tıp tarihimiz açısından da önemli bir yer tutan darüşşifaların hizmet verdikleri sürece onların işleyişleri, kuruluşları, kadroları ve çalışanların ücretlendirilmeleri açısından çok önemli tarihsel belgelerdir.

MEHMET SANCAK
SİVAS 2018

Yorumlar

Popüler Yayınlar