İBNİ HALDUN VE ŞEHİR - 1
İBNİ HALDUN VE ŞEHİR -
1
14.yy’da İslam Medeniyetinin yetiştirmiş olduğu en
önemli Sosyolog ve Tarihçilerden ola ibni Haldun’un görüşleri yüzyıllar
geçmesine rağmen güncelliğini korumaktadır. Ancak Yine İbni Haldun'un ifadesi olan ‘’ Çoğrafya kaderdir’’ sözü ışığında şehirleşme ile alakalı söylemiş oldukları
her Coğrafya’da aynı unsururları ve ve olguları taşımayabilir. Öncelikle İbni
Haldun İnsanları ikiye ayırmaktadır Bedevilik (Göçebilik) Hadarilik
(Yerleşiklik) Göçebe ve yerleşik hayat tarzının hem doğal hem de zorunlu
aşamalardan geçtiğini ve Ne zamanki insanların
istediklerinden daha çok kazanma hırsına düştüler o zaman yerleşik hayat
geçmeye başladılar. Çünkü ister Yerleşik Hayat olsun İster Göçebelik insanın
geçim derdini maddiyat oluşturmaktadır.
Toplumlar her ne kadar Vatanları diye topraklarında kalsa da Ekonomik anlamda Yıllar boyu sürebilecek gurbet hayatını yaşayabilmektedir. İbni Haldun’a göre insanlık ,yerleşik hayata geçtikden sonra önce köyler ve kasabalar daha sonrada kalabalık nufüsları barındıran şehirler kurmaya başlamıştır. Ancak İbni Haldun için Şehirliyi anlamak için bedevilik (köylüleşme) kavramını iyi anlamak gerekmektedir. Şehirli yaşam bedeviliğin bir uzantısıdır, Bedevilik insan için şehirliliğe geçiştir. Bedeviliğin Şehirlileşmeden önce geldiğini vurgulamaktadır Bedevi toplumlarda yanı kırsal yerleşimlerde asabiyet ( beraberlik, yardımlaşma) ruhunun daha yoğun olduğunu ifae etmektedir. Başlangıçta bütün insanlar bedevidir ancak Sosyal statü gereği ve daha çok Maddi kazanç elde etmek isteyenler şehirlere göçmektedir. Ancak zarurı ihtiyaçtan dolayı şehirlere göçtüklerinden dolayı Şehirde Mecburen katlanmaları gereken bir toplum vardır. İbni Haldun şehirleri bedevilerin kurduğunu ve bedeviliğin şehirlilikten daha eski olduğunu ifade eder.
Şehirlinin
bedevilerden daha az cesur ve hatta güvenlik ve bir takım ihtiyaçlar konusunda
ona muhtaç olduğunu anlatırken tüm bu kişilik özelliklerinin tabiat ve mizacı
değil İnsanın imkanları ve alışkanlıkları olduğunu söyler. Yani aslında kişi
içinde bulunduğu şartların etkisi altında ve onun şekillendirmesinde tamamıyla
edilgendir. İnsan zamanla alışkanlık haline getirdiği durum zamanla onun için
bir ahlak hatta bir meleke haline gelir. Tüm bunlara karşın bedeviler
Şehirlilere göre daha eksiktir. Asgari geçimlerini bile karşılamak için
şehirliye muhtaç olan bedevi ona mahkumdur. Ona bağlanmak ve hatta çağırdığı
zaman gitmek zorundadır.
Şehirler kurucularının bakış açıları, iklim ve coğrafi şartların etkisiyle şekillenir. Her şehrin bir ruhu vardır sözü aslında
Şehri bina edenlerin kültürel birikimidir buda doğal itibari ile Şehirlerin
ruhunu yansımaktadır. Şehirler yapılırken İklim ve Coğrafi şartlar önemlidir bu
unsurlar Şehirleşme kültürünü de oraya koymaktadır. Şehir verimli topraklar
üzerinde ve inşaat için malzemenin bol olduğu yerlerde kurulursa doğal ve daha
büyük gelişken bir şehir olacağını da ifade etmektedir. İbni Haldun’a göre Bir
toplumun siyasal örgütlenmesi ile Şehirlerin kurulumu arasında çok sıkı bir bağ
vardır. Kent ve Kasabaların kuruluşu, Devletlerin kuruluşundan önce olup söz
konusu yerleşim birimleri devletin ikinci evresinde gelişirler. Şehir ve
Devletin ömrü doğru orantılıdır. Eğer devlerin ömrü kısa olup yıkılırsa şehrin
imarı durur ve giderek yıkılmaya yüz tutar. Aksi durumda devletin ömrü uzun
olursa kale, hisar, köşk gibi büyük bina ve yapıları inşa edilmesinin ardı arkası
kesilmeden devam eder, nufüs artar pazarlar ve şehirler genişleyip gider Birçok İslam medeniyetine ev sahibi yapmış kentler bu şekilde gelişmiştir eğer kentlerin
etrafında ve civarında dağlar ve verimli topraklar bulunursa o zaman o şehirler
varlıklarını sürdürebilirler. uygun çevresel ve ekonomik olanaklara sahip
olmayan kentlerin bayındırlığı kısa zamanda kaybolur. Mevcut devletlerin
yıkılmasıyla birlikte kentleri yıkılmaktan kurtaran bir başka faktörde, yeni
kurulan devletin bir kenti kendisine başkent olarak seçmesidir.
ibni Haldun, Kentlerin kuruluşu sırasında bazı koşullara uyulması gerektiğini
söyler. Bunlardan bazıları ‘’Zararlardan sakınmak için bütün ev barınakların
etrafının sur ve duvarlarla cevrilmelidir. Şehir asılması ve çıkılması zor olan
bir binanın tepesinde bina edilmeli yada yapılan inşanın etrafı sularla çevrili
olmalıdır’’ der Ancak burada görülmektedir ki İbni Haldun bu kavramı Şüphesiz
Ortacağ Dünyası için kullanmıştır. Çünki bu ihtiyaçların çoğu savaşçı toplumlar
içindir.Şehirin kurulması ile alakalı bahsetmiş olduğu ve üzerine durduğu diğer
kavramlardan biriside Şehrin sağlık durumudur. Ona göre ‘’ Şehirin havası hoş ve
temiz olmalı, Şehrin havası hastalıklı ve zararlı olan sular ve yahutta pis
kokulu su yatakları rutubetli Çayırların yanına kurulursa İnsanla ve hayvanlar
Çok çabuk hastalanabilir.’’ İbni Haldun Şehirlerle alakalı ‘’Kentin Etrafında
tarım için elverişli ve verimli topraklar bulunmalı, kentin kuruluşu ve kentsel
yaşam için elzem olan yakıt ve yapı malzemeleri de kentten çok uzaklarda
olmalı, kentin ırmak ve deniz kenarında kurulması, ulaşım ve nakliyat sorunu’ da
Çözmektedir.’’ Önerilerinde bulunmaktadır. Arapların ,İslamiyet’in ilk Çağlarında
Irak’ta ve Kuzey Afrika’da Şehirler kurarken, bu Şartlara pek uymamışlardır. Bu
Yüzden kurulan şehirler, çabucak yıkılmaya yüz tutumuşlardır. Afrika da Keyrevan
Şehri gibi basra, küfe gibi şehirler örnek gösterilmektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder