İbn Battuta Anadolu’da
Seyahat etmek; farklı kültürleri, şehirleri tanıma,
daha önce görmediğimiz örf, adet ve gelenekleri görme imkanı sağlar. İnsanlık
tarihine baktığımız zaman seyahat etmek insanlara hep cazip gelmiştir. Kimisi
ticaret, kimisi diplomatik ilişkiler için kimileri ise farklı kültürleri
tanımak içindir. Ancak her seyahat
eden her kişi seyyah değildir. Seyyah olmak ayrı bir tecrübe bilgi, birikim
gerektirmektedir.
Tarihte önemli seyyahlardan birisi de hiç
şüphesiz 1304 senesinde Fas’ın
Tanca şehrinde dünyaya gelen İbn Battuta’dır.
İbn Battuta Ortaçağ'daki Müslüman seyyahların en büyüğü olarak ifade edilir. Bir kısım şarkiyatçının da itiraf ettiği gibi eskiden Ortaçağ'ın en büyük seyyahı kabul edilen Marco Polo'nun bir numaralı rakibidir. Marco Polo'dan çok daha geniş bir alanı gezmesi ve üç kıtada en önemli kültür merkezlerine ulaşması münasebetiyle onu geride bırakmıştır. Kaldı ki İbn Battuta, gezdiği birçok ülkede toplumsal yaşama karışmış, evlilikler yapmış ve anılarını hiçbir kuşkuya yer bırakmadan güvenilir birine yazdırmıştır. Oysa Marco Polo’nun eselerinde hayal üstü anlatımlara sıkça rastlarsınız. İbn Battuta'nın tüm gezileri hesap edildiğinde karşımıza 73.000 (73 bin) mil gibi dudak uçuklatan bir yol mesafesi çıkar. Bu geziler yaklaşık yirmi dokuz yıla tekabül etmektedir.
Battuta, seyahatnamesinde Türkiye’den de oldukça
ilgili ile bahsetmiştir. Şam’dan bir Ceneviz gemisiyle on günlük bir yolculukla
Alanya’ya gelen seyyahımızın Türkiye macerası başlar. Seyahatnamesindeki şu
cümleler ilgi çekicidir;
“Rum
diyarı diye bilinen bu ülke, dünyanın belki en güzel memleketi! Allah Teâlâ
güzellikleri öbür ülkelere ayrı ayrı dağıtırken burada hepsini bir araya
toplamış! Dünyanın en güzel insanları, en temiz kıyafetli halkı burada yaşar ve
en leziz yemekler de burada pişer. Allah Teâlâ’nın yarattığı kullar içinde en
şefkatli olanlar, buranın halkıdır. Bu yüzden şöyle denilir: ‘Bolluk ve bereket
Şam diyarında, sevgi ve merhamet ise Rum diyarında!"
İbn Battuta, Anadolu toprakları için ‘’Rum
Diyarı olarak bilinen Türk toprağı’’ tanımını yapmaktadır.
Bu toprakların eskiden Rumlar’a ait olduğunu
belirten İbn Battuta, Müslümanların burayı İslâmlaştırdığını ve Müslümanların
himayesinde Hristiyanların yaşadığını ifade etmektedir. Alanya’ya indikten
sonra kara yoluyla Antalya’ya geçen seyyahımız bugün Kaleiçi olarak günümüze
kadar gelen mahalleye uğrar ve şu ifadeleri kullanır.
“Gerek
planı gerek düzenliliği ile diğer ülkelerdeki benzerlerinden daha üstün bir
durumda. Ahali içindeki taifeler ayrı ayrı mahallelere yerleşmiş. Hıristiyan
tüccarlar "mînâ" [=liman] adıyla anılan semtte oturmaktadırlar. Bu
mahallenin çevresini büyük bir duvar kuşatmakta. Cuma vakti ve her gece bu
duvarın kapıları kapalı tutulmaktadır.”
Şehir merkezinde bir Cuma Câmii, medrese, pek
çok hamam gördüğünü ifade ederek gayet düzenli planıyla kalabalık ve zengin
çarşılar bulunduğunu da eklemektedir. Ardından Muğla şehrine uğrayan Battuta,
burada şeyh efendilerden birinin tekkesinde konakladığını Şeyh’in iyi kalpli,
cömert bir kişi olduğunu ve kendisine sürekli ikramlarda bulunduğunu övgü ile
anlatmaktadır. Yoluna Milas üzerinden Konya’ya doğru devam eden seyyahımız
Konya şehri ile alakalı:
“Kûnya büyük ve güzel bir şehir. Meyvesi boldur. Sayısız nehir ve çayları, eşsiz bahçeleri var. Burada daha önce bahsettiğimiz kamaruddîn denilen kayısı türü yetiştirilir, Mısır ve Suriye’ye ihraç edilir. Şehrin caddeleri geniş, çarşıları da muntazam ve şirin. Her zanaatın erbabı çarşıda belirli bir yerde toplanmıştır. Buranın Büyük İskender tarafından kurulduğuna dair söylentiler var. Şimdi Karamânoğlu Sultan Bedreddîn’e ait şehirlerden biridir.” der ve özellikle ilim kültüründen ve Mevlanadan bahsetmeden geçmez.
Konya’dan sonra Karaman, Aksaray, Kayseri gibi
çeşitli Anadolu şehirlerine uğrayarak Sivas’a geçen Battuta, şehrin pek düzenli
ve bakımlı olup geniş caddelere sahip olduğunu ifade ederek çarşıların fevc
fevc insanla dolup taşıdığını da ekler. Sivas’taki ahilik kültürü ile alakalı
önemli bilgiler veren Battuta, şunları İfade etmektedir;
“Şehre
yaklaştığımız zaman bizi Ahı Bıcakcî [=Bıçakcı] Ahmed’in yoldaşları karşıladı.
Bunlar, kimi yaya, kimi atlı olup kalabalık bir grup hâlindeydiler. Onlardan
sonra Ahı Çelebi’nin yoldaşları çıktı karşımıza. Ahı Çelebi, ahıların ileri
gelenlerinden olup rütbece Bıcakcî’dan üstündür. Bunlar kendilerinde misafir
olmamı istedilerse de ilk gelenlerin önceliği ve ricasından ötürü bu isteği
yerine getirmek mümkün olmadı. Beraberce şehre girdik. Hepsi de misafir
ağırlamakla övünüyorlar.”
İbn Battuta, Anadolu’da daha birçok şehre uğramıştır
Yolunu düşürdüğü en önemli şehirlerden birisi de Bursa’dır. Bursa’da Osmanlı
Devleti’nin kurucularından olan Orhan Gazi’ye denk geldiğini anlatmaktadır.
14.yüzyılda Anadolu’daki şehirlerle alakalı
önemli bilgiler veren İbn Battuta, gezisine Sinop üzerinden Kırım’a doğru devam
eder.
Mehmet Sancak
Yorumlar
Yorum Gönder